Bir Eşcinselin İntihar Mektubu






''

Saat 3.43

Uyku tutmadı. Uyuyamıyorum. İnsanlar ne zaman öleceklerini bilmedikleri için rahat rahat uyuyabiliyorlar. Ben uyuyamıyorum. Öleceğimi günü bildiğim için değil, ben zaten hergün ölüyorum.


Saat 3.49

Nedenini hiç bilemedim. Önceden çok merak ederdim: neden böyleyim? diye. Sonra bıraktım merak edip hayatı anlamsızlastırmayı. Anı yaşamaya karar verdim. Olmadı, onu da yapamadım. Bir erkeğin bir başka erkeği sevebilmesini kimse anlamadı çünkü kimse anlatmak istemedi. Çok istedim, çok kez denedim ama olmadı, ben de anlatamadım ki zaten bür süre sonra ben de pes ettim. Olmuyordu.


Saat 4.01

Normalde hemen pes eden biri değilimdir. Bu arada söylemek zorundayım: dün kabataş’ta içtiğim çay çok güzeldi. Şuan kafamda, milyon adet düşünce var.


Saat 4.11

Sessizlik ilk defa manidar. Çalışma masamda annemin resmi var. Kimseye borçlu gitmek istemem. Çekmecede kime ne kadar vermem gerektiği yazıyor. Sadece markete 25 kuruş borcum var. Geçen süt almıştım sokak kedileri için, bozuk kalmamıştı. Mutlaka verin parasını, bırakıyorum buraya. Bir çok kişiden alacağım varmış. İsimlerini yazmıyorum. Hepsine helal olsun. Borçluluk hissederlerse bana karşı, sokak kedilerine süt alsınlar yeter.


Saat 4.19

Ölmekten korkmuyorum sadece sevdiklerimi üzeceğim için üzülüyorum. Özellikle de annemi. Bir annenin evladını yitirmesi galiba dünyanın en acı şeyidir. Anneler dünyanın her yerinde aynı şekilde ağlarlar. Doguda veya batıda, hiç fark etmez nerede oldugu, hangi dilde, hangi dinde olduğu. Evlat acısı evlat acısıdır.

Özür diliyorum.


Saat 4.27

Kafam biraz dumanlı.


Saat 4.39

Ey insanlar size sesleniyorum. Benim sizden hiçbir farkım yok, olmadı da, olmazdı da. Sadece zevklerimiz farklı hepsi bu. Ben sizin zevklerinizi sorgulamadım, sizler neden benim dünyamı sorgularsınız. Sadece benim değil, benim gibi olan herkesin.


Erkekliğine toz kondurmayanlar, size sesleniyorum.


Ben o kadar erkeğim ki adam gibi adamım hem de! Arkasından vurmadım kimseyi, art niyetli olmadım hiç, kimseyle alay etmedim. Adam gibi adamdım hep. Hiçbir zaman yanlış yola sapmadım, kimsenin namusuna göz dikmedim.


Kendi halimde bir insandım. Vatanıma milletime toplumuma hep iyi oldum. Kalıcı olan şeylerle uğraştım. Ben adamlık naraları atanlardan hep daha fazla adam oldum.


Rakı içtim. Erkeksi görünmek için değil. Sevdiğim için. Sakalım hep vardı. Erkeksi görünmek için değil, erkek olduğum için.


Beni anlamayan dostlarım, size söylüyorum: ben sizleri hep anladım. Beni en iyi anlayanınız bile yanlış anlıyordu. Ben sizi hep anladım. Hepiniz sıkıntılı anlarınızda beni bulurdunuz. Ben sıkıntılı anlarımda hep yalnızdım. Hani Mevlana diyor ya: Yalnızlığım, yanımada hiç kimse olmamasından değildir, beni anlayan birinin olmamasındandır, diye. Benimki de aynı hesap işte. Ama sizlere kızmıyorum. Dünyaya faklı noktalardan bakıyorduık. Ben sadece biraz daha geniş bakıyordum. Siz pencereden, ben ve benim gibiler ise terastan bakar hayata. Ben sizi binlerce kez davet ettim terasa. Olmadı. Fazla geldi size. Ama sorun değil. Hiç değil hem de. Lütfen kimse kendine kızmasın.


Saat 5.01

Erkek erkeği sevebilir.


Saat 5.11

Gölgeler arasında yaşamaktan sıkıldım. Anne sana yalan söylediğim için kendimi hep suçlu hissettim. Aynı şekilde babacım sana da öyle. Kapadokya’ya gittim, Midyat’a gittim, oraya gittim buraya gittim. Kimle gittiğimi sordunuz hep. Arkadaşla deyip durdum ben de. Ama hep benim fotoğraflarımı gördünüz. Arkadaşımla olan fotoğraflarımı hiç görmediniz.


Arkadaşım değildi O, sevgilimdi.


Bütün resimleri bilgisayardımda şifreli bir klasörün içinde gizli bir klasörün içindeki bir başka şifreli klasördeydi. Bilgisayarımın da şifresi vardı. Telefonumunda. Hayatımdaki her şeyin bir kilidi vardı. Bıktım.


Ha bir tek fotoğrafı vardı elle tutulan, o da hep benimleydi zaten. Cüzdanımdaydı. Şimdi masamın üstünde, bana gülümsüyor. Trabzon’da çekmiştim bu fotoğrafı. Bilgisarımdaki bütün resimleri, evrakları vs. hepsini sildim. Hatta hard diski çıkarıp parçaladım. O’na zarar vermenizi istemem. Diğer resmi de birazdan yakacağım zaten.


Saat 5.25

İki gündür telefonlarım kapalı. İki gündür evdeyim. İki gündür ne yapıyorum ben Allah aşkına? Canım şu an ne yapmak istiyor bilmiyorum. Acı bir kahve iyi giderdi ama rakı daha güzel gidiyor şimdilik.


Saat 5.37

İnsanlar eşcinsellere farklı bir gözle bakıyorlar. Anlamıyorum. Eşcinsel ile ibne aynı şey değil ki kardeşim. Öyle olsa bütün kadınlar da oruspu olurlardı, değil mi? Canımı sıkıyor bu şekilde düşünen insanların düşüncesizliği.


Ben sadece birini sevdim, sadece bir kişi. Benim hayatım sizinkinden farksız. Sadece benim hayatım değil, bütün eşcinseller için durum böyle. İbne dediğiniz şey, sizin yarattıgınız bir şey. Anlamadım gitti. Neyse sorun değil.


Saat 5.51

Aslında çok daha derin bir mektup yazabilirim. Hepiniz ömrünüzün sonuna kadar ağlar durursunuz. Benim amacım bu değil. Kızgın olduğum o kadar çok insan ve o kadar çok şey var ki, ama ben yazmıyorum, gerek yok. Ben kimseye hesap sormam ki. Sordum mu? Sormadım.


Saat 6.13

Hüseyin, canım dostum. Oğlun olacakmış. Şimdiden söylüyorum: inşallah hayırlı bir evlat olur. Senden ricam, adını Umut koy. Bak vasiyet felan değil ha bu, sadece rica. Adı Umut olsun. Dünyadaki en güzel kelime.


Umut.


Ben çok umutluyum. Bir çok şey düzelecektir. Ben gidiyorum ama umudumu kaybettiğim için değil, sadece canım sıkıldığı için. Bu çok saçma. Bence şu an rakının etkisi ile ne yazdığımı bilmiyorum. Bu arada yazım amma da güzelmiş bea! Sevdim. Daha önce hiç bu kadar güzel yazmamıştım. Rakının bu kadar işe yarayan bir şey olduğunu bilmiyordum. Enteresan valla.


Saat 6.31

Uykum geldi ya da zamanı geldi bir şeylerin.

Herkese ve her şeye sonsuz teşekkürler. Kimseye kırgın değilim, ama bir şartla: diğer eşcinsellere de böyle davranırsanız eğer, hakkımı helal etmem haberiniz olsun.

Hep güldüm, hep güldürdüm. Ağlamanızı istemiyorum ya da ne yapmak istiyorsanız onu yapın, ağlar mısınız zırlar mısınız umrumda değil. Zaten ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar… Bilirim bir de O ağlar…


Anne beni affet diyeceğim ama desem ne yazar demesem ne yazar. Ben yasak olan her şeyi yaşamış ve en yasak şekilde ölüyorum işte. Yaratmadığım bir canı alıyorum. Ne büyük bir gaflet. Ama sorun değil, hem de hiç sorun değil.

Hepinize sonsuz sevgiler.

Bırakın güneş herkes için doğsun.

Oğlunuz, kardeşiniz, dostunuz…

Sevgilin.


5 yıl sonra buldum bu mektubu. Okuyup okuyup güldüm. Neler neler yazmışım ben öyle. En depresif halimde bile hayat doluymuşum. Zaten belliymiş hiç bir zaman canıma kıyamayacağım. Deli miyim ben? Her şeyin her zaman bi çaresi vardır. Biraz sabret yeter.


Tahminimce hemen hemen her insan evladı hayatında en az bir defa bir şeyler karalamak istemiştir buna benzer, yani intihar mektubuna benzer…


Bazıları bu yanılgıyı gerçekleştirme gafletine düşerler. Asla bu hatayı yapmamalı insan. Neden onca şeyden vaz geçsin ki insan.


Rakı içmek varken, sevdiğine sarılmak varken, anneni görmek varken, sinemaya gitmek varken, sevişmek varken, istiklal caddesi varken, yüzmek varken, maç izlemek varken, dondurma yemek varken, yürümek nefes almak varken… Her şeyi geçtim, gülmek varken, umut varken neden kendinden vaz geçsin ki insan…


Bu arada çocuğun adını Umut koydular ama ben söylediğim için değil, harbiden de Umut koyacaklarmış zaten.


Umudunuz eksik olmasın, kendinizden asla vaz geçmeyin…

Bırakın güneş herkes için doğsun, gerekirse savaşın ama pes etmeyin.

Şarkılar herkes için. Tüm güzellikler hak edenlerin olsun.

Kardeşiniz, abiniz, arkadaşınız…

Yoldaşınız,

''

-Alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder